Savaş mağduru KADINLAR…
Kadın; kendisine ne kadar anlam yüklesen de, kelimelerin yetersiz olacağı bir varlık.
Kimine göre: anne, eş, kız kardeş, evlat, hayat anlamına gelir…
Kimine göre ise hiç bir değeri yoktur…
Yaşadığımız bu çağda, bitmek bilmeyen savaş ve çatışmalarda en büyük mağdur olanlar kadınlar ve dolayısı ile çocuklar olduğu gibi, istismara da en açık olanlardır.
Savaşlarda kadın olmanın zorlukları, çaresizlikleri, travmaları fark edilmemiştir.
Ama aynı zamanda, onların da bu mücadelede ortak olduklarını, vatan savunması söz konusu olduğunda erkekler ile birlikte savaşta mücadele ettiklerini görüyoruz.
Savaşlar kadınları çeşitli biçimlerde etkiler. Kadınları erkek olmaya çağırır. Kadının erkeğe yönelik tamamlayıcı rolünü bir zorunluluğa dönüştürür. Meselâ bazı kadınlar silâh kuşanıp cephede mücadele ettiği gibi bazı kadınlar geride kalanlara yardım faaliyetlerine katılırlar.
En büyük kadın hak ihlallerinin yaşandığı bu savaş ve çatışma ortamlarında, kadınlar bir çok olaya maruz kalmaktadır.
Irkları, dinleri, ülkeleri, yaşadığı dönemler farklı olsa da tüm dünya kadınlarının savaşlarda ki yaşadıkları, hayat hikâyeleri ve acıları birçok yönden benzerlik
göstermektedir.
Eşleri, çocukları, namus ve haysiyetleri, gelecekleri ellerinden alınan masum kadınlar..
Eşlerinin önünde tecavüze uğramak; vatanlarından, evlerinden uzak kalmak; eşsiz kalmak, çocuklarına bir kap yemek yedirememek…
Savaşlardaki ahlakın olmamasından kaynaklanan strateji ile taraflar kadınları seks objesi olarak görmelerinden fırsatçı sistematik tecavüzlerinin yanı sıra, tecavüzü sıklıkla düşmanı demoralize etme, kendi tarafina moral verme ve zaferi böyle ispat etmek için bir silah olarak kullanmışlardır.
Sokakların cesetlerle dolu olması, birçok kadının, eşlerini ve çocuklarını savaşta kaybetmeleri veya onlardan haber alamamaları, tecavüzcülerinin cezalandırılması için gerekli hukuki yaptırımların uygulanmayışı kadınlarda psikolojik çöküntüye sarılamayan derin yaralara sebep olmuştur.
Bosna’da tecavüz mağduru bir kadın kendisine tecavüz eden kişinin yakalanması için mahkemeye başvurduğunu anlattır…
Ancak mahkeme bu kişinin adresinde bulunamadığını kendisine ifade eden mağdur kadın: “Bunun üzerine ben de Vişegrad’da yaşayan tecavüzcümle birlikte resim çektirdim. O KİŞİ BANA TECAVÜZ ETTİĞİNİ BİLMİYORDU. ANCAK BEN BU KİŞİYİ HİÇ UNUTMADIM. Çektirdiğim bu resmi mahkemeye sundum. Adresini, ismini verdim, hala sonuç alamadım…” ifadesini kullandı.
Ayrıca ekonomik sıkıntılar başta olmak üzere, erkeklerin birçoğunun yaşamını yitirmiş olması, mecburiyetten doğan evliliklere yada çok eşli evliliklerin yaşanmasına hatta ikinci, üçüncü eşliğe sebep olmuştur.
Suriyeli savaş mağduru bir kadına en çok neyi özledin sorusuna cevabı ‘‘Çocuklarıma endişesiz sarılmayı özledim, onlara yemeğin yetmeyeceği derdi olmadan yemek yedirebilmeyi özledim’’ olmuştur.
Aslına bakarsanız kadınlar ve çocuklar için normal şartlarda bile hayat zor. Çünkü en savunmaya muhtaç grubu oluşturuyorlar.
Kadın hem annedir, hem ev hanımı, hem eşinin, hem çocuklarının sorumluluğu üzerindedir. Şartlar ne olursa olsun, kadının sorumlulukları ve rolü devam eder. Kadınların bu kadar görev üstleniyor olmaları, onların içinde bulunduğu durumu zorlaştırıyor olsa da aynı zamanda onları daha da güçlü kılıyor.
Nihayetinde yolu bir şekilde savaşla kesişmiş olan “savaşın kadınları” nın yollarının bizimle de kesişmesi muhtemeldir. Onlar ya mağdurdur yada mülteci. Bir talebi varsa muhakkak ki ihtiyaçtandır maddi yada manevi.
Onlar da istemezdi eşlerinden, çocuklarından, vatanlarından en önemlisi de namuslarından ve gururlarından olmayı. Birilerinden aman dilenmeyi. Hayata tutunabilmek için hergün ölmeyi. Bir tutam sevgiyi yeşertebilmek için bütün kanatları kırık bir şekilde yaşamayı.
Unutmayalım ki savaş bir yıkımdır, bu yıkıntılarda sayısız kadının umutları, hayalleri ve tüm duyguları gömülüdür…
Arife Beyhan
22 ekim 2017
Cheratte
