-
AvrupaBelçika

Avrupa’da yaşatılan sorumluluğumuz!

Türkiye dışında yaşayan her vatandaş, yaşadığı ülkede Türk Milletini temsil ediyor olduğundan yanlış örnek oluşturmamak adına hassasiyet göstermek zorundadır.

Soru 1. Sorumluluk sahibi bir bireyin ülkesi dışında yaşarken aynı zamanda kendi ırkını (milletini) temsil etme sorumluluğu var mıdır?

Soru 2. Bahsi geçen sorumluluğu soru olarak sorduğumuzda, mevcut dünyamızda zorunluluk haline geldiği gerçeğiyle çelişmiyor mu?

Soru 3. Her geçen gün zorlaştırılan Avrupa’da neredeyse her vatandaşımızın kendince büyük sıkıntıları var. Neden kimse bir şey yapamıyor? Her gün yüzlerce vatandaşımız sıkıntılarını ulaştırıyor. Bir çoğu maalesef çözülecek gibi bile değil. Herkesin dosyası karma karışık. Türkiye’de alışkın olduğumuz bir sistemin burada olmadığı herkesçe kabul edilir bir gerçektir. Birçok evrak dosya vs. kayıp veya yok veya nasıl alınacağı bilinmiyor. Birçoğu vatandaşımız kanunları bir tarafta bırakalım, ülkesini yönetenlerin tek birini dahi bilmiyor, tanımıyor adını dahi bilmediğini söylüyor. Bahsi geçen değerlerin suiistimal edilmesi özellikle bu durumları yaşayan vatandaşlarımızı çok fazla etkiliyor. Belçika Türk toplumu için konuşmamız gerektiğinde özellikle bu durumda bulunan kesiminde aile içi sıkıntılar yaşadığını ve özellikle psikolojik sıkıntılara maruz kaldığını bilmekle kalmıyor ayrıca da görerek teyit ediyoruz. Neden kimse bir şey yapmıyor demek sorumluluk almak değil midir?

Soru 4. Avrupa içinde gerçek anlamda ekonomik gelişme gösteren ailelerimiz var. Bunlar gördüğümüz kadarıyla birkaç kesime ayrılmış durumda. Bu ayrılma siyasi, dini ve bir takım bakış açılarına bölünmüş durumda. Her hâlükârda her toplantılarına her bakış açısından insanlar katılabiliyor. Maddi gücü iyi olanlar her şekilde proje geliştirebiliyor. Burası çok önemli çünkü gerçekten yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımıza hızlı bir şekilde ulaşıyorlar. (”-1″)

Bu şekilde herhangi bir proje geliştirilse bu projelerle vatandaşlara katkı sağlayabilecekleri anlamına geliyor. Ama nedense kronik hastalığa dönüşen birçok konu ortadayken sesleri dahi çıkmıyor. Bu millet bu kadar mı sahipsiz, bunu sormak sorumluluk almak değil midir?

Soru 5. STK, Dernekler, Siyasetçilerimiz.

Koronavirüs sürecinde (”+1″) Aktif Dernekler Federasyonu Belçika’da YTB aracılığıyla bir takım ihtiyaç malzemeleri dağıttı. Bu konuda gerçekten canla başla bir çalışma gerçekleşti. İş dünyasından ziyade STK, DERNEK ve SİYASETÇİLERİMİZ’de maalesef ne durumdalar bilinmiyor. Tüm bunlarıda neredeyse her gün konuşuyor her gün vatandaşlarımız açıkça sitem ediyorken hala aynı hataları yapmak ne kadar mantıklı? STK’ların konum olarak iyi olanlar Belçika Hükümetiyle işbirliği yapanlar. Diğerleri bu Federasyonlara bağlı denilebilir. Belçika Hükümeti şuanda bilgi eksikliğiyle mücadele ediyor. Bu konuda bir proje geliştiremiyor olmalarını nasıl kabul edebiliriz? Belçika Hükümeti insanlar olanı biteni anlayamıyor çünkü sürekli değişiyor diyorlar. Bir Türk’ün, dil bilmeyenin bu kuralları takip etmesi mümkün müdür? Açıkçası bu durumu ben kabullenemiyorum.

Soru 6. Bahsi geçen Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlar, bütçe sorunu yaşadıklarını söyleyebilirler. Burada iş dünyasına sorumluluklar düşmüyor mu? Biraz matematik yapabilen birinin VERGİ mükellefi oldukları için bu kurumlara bağış yapabileceğini biliyorlar. Başka türlü bu kuruluşlara katkı sağlamak isteyenlerinde gidip gönüllü olarak çalışmalara katkı sağlaması gerekiyor. Organizasyon yapmak her zaman para gerektirmez ama mutlaka görev gücü gerektiriyor. Burada vatandaşlarımızın da duyarsız kaldığı söylenemez mi? Birazda kendimiz ettik kendimiz bulduk denilemez mi? Ve bu durumu devam ettirmeniz geleceği enkaza çevirebileceği düşünülemez mi? Bütünü olmasa da ırkçılığın hareketlilik kazandığı, bir yabancı olarak çalışanların, ticaret yapmaya çalışanların, sosyal aktivite yapmaya çalışanlarında bu tür durumlardan mustarip olduğu ortadadır.

6.1 Sivil Toplum Kuruluşlarına etik durmayan bir baskı uygulandı. Bu her ne kadar “baskı” gibi görünmese de, olması gerekmeyen bir gelişmeydi.

6.2 Vatandaşta Sivil Toplum Kuruluşlarının eksik olmasıyla sokakta bir takım görülmek istenmeyecek manzaralara şahitlik ediyor. Açıkçası en kötüsü kalbine yiyeceği bir mermidir. Her birey psikolojik sıkıntılarla boğuştuğu bir ortamda, stresin hat saffaysa çıkmasıyla birlikte normalde hiç yapmayacağı şeyleri yapabiliyor. Bu durumda bir takım üzücü durumlara sebep olabiliyor. Bunun örnekleri birden fazladır. Evliliklerin hızla bitirildiği bir atmosferle karşı karşıyayız. Çocukların anne veya babaya ulaşamadığı, aynı evde dahi birbirini bulamadığı bir dünyayı paylaşıyor. Kişiselleştirilmiş ihtiyaçlar, problemler bir diğerimizi görmemize engel olabiliyor. Bir bina yanımızda yaşayan bir Türk vatandaşı ne durumdadır, aç mıdır, tok mudur, bir ihtiyacı var mıdır, çokta umursanmıyor. 11 milyonun içinde 250 bin kadarız ama birbirimize dahi tahammül edemiyoruz.

Belçikalılar, Almanlar, Fransızlar neden etsin ki?
Ne olduğumuzla birlikte ne olacağımızı da sorgulamak; her bireyin kendi sorumluluğundadır.

Suat BEZENG
Brüksel – 22 Ekim 2020

 

Suat BEZENG

Aktif Haber Belçika Genel Yayın Yönetmeni
Başa dön tuşu