Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: Defalarca uyardık

İşte Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları;
* Göreve geldiğimizde merkez bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı şuan da ise 133 milyar dolar. Demokratikleşme adına attığımız adımlar da Türkiye Cumhuriyeti’yi farklı konumlara getirdi.
DEFALARCA UYARDIK
* Terörün dini ve milleti yoktur devamlı katliamlarla beslenir. Uluslararası boyutlara sahiptir. Terör katliamlarla beslenen anlayışın ta kendisidir. Terör örgütü bir çok diğer ülkeden de yardım buldu. Defalarca uyarmamıza Rağmen defalarca belgelerle ispatlamamıza Rağmen maalesef bunu engelleyemedik.
* Tokyo’da terörle ilgili ‘Benim teröristim iyidir, senin teröristin Fenadür’ anlayışını asla kabul edemeyiz. Terör bir insalık suçudur. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti ve Japonya halklarının birbiriyle teması ve irtibatı, 90 yıllık bir geçmişten ibaret değil. Öncelikle burada çok az bilinen ama bu alanda çalışan akademisyenlerin kabul ettiği bilimsel gerçeği hatırlatmak isterim; Türk ve Japon halklarının, dillerinin aynı aileden, aynı dil kökünden gelmesi hasebiyle birbiriyle akraba iki halktır” dedi.
Erdoğan, 10 yıl aradan sonra Japonya’da bulunmaktan dolayı büyük memnuniyet duyduğunu dile getirerek, kendilerine gösterilen sıcak ilgiden dolayı Japon mevkidaşı Şinzo Abe’ye teşekkür etti.
Japonya’ya oldukça geniş katılımlı heyetle geldiğini belirten Erdoğan, heyette, bakan ve milletvekillerinin yanı sıra çok sayıda işadamının da yer aldığını, bu heyetle iki gün boyunca önemli görüşmeler gerçekleştireceklerini söyledi.
“Türk ve Japon halkları birbiriyle akraba iki halktır”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2014 yılında Türkiye Cumhuriyeti-Japonya arasındaki diplomatik ilişkinin başlamasının 90. yıl dönümünü idrak ettiklerini belirterek, şunları belirtti:
“Elbette, iki ülke halkının birbiriyle teması ve irtibatı, 90 yıllık bir geçmişten ibaret değil. Öncelikle burada çok az bilinen ama bu alanda çalışan akademisyenlerin kabul ettiği bilimsel gerçeği hatırlatmak isterim; Türk ve Japon halklarının dillerinin aynı aileden, aynı dil kökünden gelmesi hasebiyle birbiriyle akraba iki halktır. daha doğrusu iki ülke halklarının birbirine sıcak ilgisinin altında, tarihin çok eski dönemlerinin, bu akrabalığın bulunduğuna inanıyorum.”
Türkiye Cumhuriyeti ile Japonya’nın yakın tarihte oldukça önemli kesişmeleri de olduğunun altını çizen Erdoğan, 124 yıl önce bir Türk fırkateyni bulunan Ertuğrul’un Japonya açıklarında batmasının, Japonların bu gemileri kurtarmak amacıyla gösterdikleri çabanın, kadim dostluğa güç kazandırdığına işaret etti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Türkiye Cumhuriyeti ile Japonya’nın şiddetli depremlere maruz kalan ülkeler olması Gene bizi birbirimize yakınlaştıran ve dayanışmamızı artıran bir etken olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’de, Van şehrimizde yaşanan deprem sonrasında Japonya’nın desteklerine minnettar olduğumuzu Tekrar hatırlatmak isterim. Ayrıca Van’daki depremde hayatını kaybeden Japon dostumuz Miyazaki’yi de Ana vatanında Tekrar minnetle yad ediyorum.”
“153 yıllık rüyayı Japon dostlarımızın desteğiyle gerçeğe dönüştürdük”
uğrayan yılın, Türkiye Cumhuriyeti-Japonya ilişkileri açısından önemli bir yıl olduğunu vurgulayan Erdoğan, Japonya Başbakan Abe’yi iki kez Türkiye Cumhuriyeti’de ağırladıklarını kaydetti.
Erdoğan, şunları söyledi:
“Mayıs ayındaki ilk ziyaretinde Sayın Abe ile ilişkilerimizin stratejik ortaklık düzeyinde özellikle içreği zengin bir çalışmayla bu adımları attık. Bölgesel ve küresel konuları etraflıca değerlendirdik. En önemlisi de Türkiye Cumhuriyeti’de kurulacak nükleer santrali, Japonya’nın inşa etmesi amacıyla tarihi nitelikte anlaşmaları imzaladık. Gene ekim ayında 29 Ekim tarihinde değerli dostum Abe’yi bir kez daha ülkemizde ağırladık. 29 Ekim, Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 90. yıl dönümüydü. Bu önemli bir yıl dönümünde, İstanbul’da Binamını tamamladığımız ‘asrın projesi’ olarak nitelendirdiğimiz Marmaray’ın açılışını sayın Abe ile birlikte yaptık. Burada Japonya-Türkiye Cumhuriyeti işbirliği söz konusu. Bundan 153 yıl önce başta Sultan Abdülhamit olmak üzere Osmanlı sultanları, İstanbul Boğazı’nın altında bir tüp geçit inşa etmeyi hayal etmiş ve bunun çizimlerini dahi yaptırmışlardır. 153 yıllık bu büyük rüyayı Japon dostlarımızın desteğiyle gerçeğe dönüştürdük. 2 ayı geçkin bir süredir Marmaray adını verdiğimiz bu raylı tüp geçit başarıyla hizmet veriyor ve milyonlarca İstanbullu bu büyük hizmetten istifade ediyor. Bu vesileyle bir kez daha Sayın Başbakan Abe’ye ve Marmaray’ın inşasında katkıda bulunan değerli Japon dostlarımıza teşekkür ediyorum.”
Türkiye Cumhuriyeti’deki ulaşım altyapısının geliştirilmesi kapsamında en az Marmaray kadar önem taşıyan ve dünyanın 4. uzun asma köprüsü olacak İzmir Köprü Geçiş Projesi’ni de Gene Japon firmalarıyla hayata ihya ettiklerini anlatan Erdoğan, Japon firmalarıyla ayrıca ortaklaşa yürütülen Türksat Uydu Projesi’ne dikkati çekti. Bu projeye büyük önem verdiklerini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
“Proje kapsamında inşa edilmekte bulunan iki uydumuzdan ilkinin üretimi tamamlandı. Fırlatma mahaline sevk edilmeden Derhal önce yarın sabah uydumuzu bizzat görme fırsatı bulacağım. Benzeri büyük küresel projelerde Japonya ile birlikte çalışmaya devam ediyoruz. Umuyorum ki daha büyük projeleri de hep birlikte gerçekleştireceğiz. Türkiye Cumhuriyeti-Japonya ekonomik ortaklık anlaşması süreci kuşkusuz bu süreçteki en temel bileşenlerden biri olacaktır.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, artık dünyada devlet terörünün hakim olduğunun çok açık, net görüldüğünü belirterek, “Suriye’de devlet terörü esmektedir. İşte 3 yıla yakın bir zamandır, adeta bir soykırım olarak devam eden, 130 bin insanın konvansiyonel silahlarla öldürüldüğü Suriye’ye artık dünyanın bu kadar duyarsız kalmasını anlamak mümkün değildir” dedi.
Erdoğan, 10 yıl önce 2004 yılında Japonya’yı ziyaret ettiğinde, hükümetinin sadece 1 yılını doldurduğunu hatıramsatarak, 2001 yılındaki ağır ekonomik krizin yaralarını hızla sardıklarını, Türkiye Cumhuriyeti ekonomisini düze çıkarmak, ekonomide istikrarlı büyümeyi tesis etmek amacıyla meşgul bir gayret sarf ettiklerini söyledi.
Erdoğan, 11 yıllık iktidarları döneminde ekonomide çok büyük, dünyanın da izlediği büyük başarılar elde ettiklerini belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi her yıl ortalama yüzde 5 oranında büyüme kaydetti. Milli geliri 230 milyar dolardan, 2012 yılı sonu itibarıyla 786 milyar dolara, şu an itibarıyla da 800 milyar doları aştı. 2013 yılının ilk üç çeyreğinde de Türkiye Cumhuriyeti yüksek oranda büyümeye devam etti” ifadesini kullandı.
Küresel finans krizine Rağmen Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinin ilk 9 aylık büyüme oranının yüzde 4 olduğuna, milli gelirin de 800 milyar doların üzerine çıktığına dikkati çeken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti:
“Ekonomi büyürken aynı anda enflasyonu aşağılara çekmek gibi önemli bir başarıyı da elde ettik. İstikrarsız dönemlerde çift hanelerde bulunan, bizim devraldığımız da yüzde 30 seviyesinde bulunan enflasyonu yüzde 7 oranına indirdik. Enflasyonun Denetim altına alınması sayesinde Türk lirasından 6 sıfırı attık. Son derece başarılı bir operasyon yaparak, hiçbir soruna yol açmadan paradan sıfır atma işlemini gerçekleştirdik ve halkımız yeni duruma çok hızlı şeklide uyum sağladı. Faizlerde aynı halde önemli oranlarda düşüş gerçekleşti. Devletin borçlanma faizini yüzde 63 iken, yüzde 6 seviyelerine kadar çektik. Kamu net borç stokunun milli gelire oranı yüzde 74 iken, bu oranı şu anda yüzde 35’e kadar çekmiş bulunuyoruz. İhracatımız bu dönemde ciddi artış kaydetti, 36 milyar dolardan devraldığımız ihracatımız şu anda 151 milyar doları aşmış taktirde. Bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti’nin 130 dolar uluslararası yatırım çektiğini de özellikle vurgulamak isterim. Bizden önceki dönemde bazı istisnalar dışında 1 milyar doları geçmeyen yıllık uluslararası yatırım, bizim dönemizde yıllık ortalama 10 milyar doların üzerine çıktık.
Buraya nasıl ulaştık dersek, burada iki önemli kavramdan bahsetmek isterim. Bunun birisi istikrar, diğeri güvendir. Eğer bu istikrar, bu Güven olmamış olsaydı buralara ulaşmamız da mümkün değildi. Uluslararası yatırımlar konusunda veren el olma konumuna ulaştık. Bizden önce yıllık 45 milyon doları aşamayan Türkiye Cumhuriyeti, şu anda 2012 sonu itibariyle 2,5 milyar dolara ulaşmıştır. 2013’te bunun da üzerine çıktık. 11 yıl önce göreve geldiğimizde Türkiye Cumhuriyeti’nin IMF’ye bulunan borcu 23,5 milyar dolardı, bu borcu 2013’ün 14 Mayıs’ında kapattık. Küresel finans krizine Rağmen IMF ile yeni bir stand-by anlaşması yapmadık. IMF’ye 5 milyar dolarlık kredi açtık, ihtiyaç olduğunda IMF ülkemizden borç alabilecek.”
Ekonomik hedefler
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ekonomideki kazanımları kalıcı hale getirmek amacıyla çok önemli reformlar gerçekleştirdiklerini, bankacılık ve finans alanında önemli adımlar attıklarını, mali disiplin ve para politikaları konusunda son derece hassas olduklarını anlatarak, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin dünyanın en hızlı ve istikrar arasında büyüyen ülkelerinden biri durumunda bulunduğunu vurguladı.
Erdoğan, 2023 yılının Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yıl dönümü olduğunu hatıramsatarak, 2023’te milli geliri 2 trilyon dolara, ihracatı 500 milyar dolara ve dış ticaret hacmini 1 trilyon dolara çıkarmayı hedeflediklerini ifade ederek, “Kişi başına milli gelirin 25 bin dolara yükseleceğini tahmin ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti, sadece 9 yıl sonra inşallah dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri konumuna yükselecektir. Biz bu büyük hedefi ulaşılabilir görüyor, şimdiden tasarımlarımızı Binayoruz” diye söyledi.
Japon yatırımcıların da Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük vizyonunda yer almalarını önemsediklerini, doğrudan yatırımlarda Japon firmalarının, Türkiye Cumhuriyeti’nin sunduğu fırsatlardan istifade etmelerini beklediklerini kaydeden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin Ortadoğu, Balkanlar ve Afrika’ya yakınlığı sebebiyle son derece cazip bir yatırım konumunda bulunduğunu, teşviklerle sağlanacak yatırım kolaylığıyla Türkiye Cumhuriyeti’de yatırım yapacak Japon firmalarını her aşamada desteklemeye hazır olduklarını belirtti.
Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye Cumhuriyeti Yatırım yardım Ajansı’nın Türkiye Cumhuriyeti’de yatırım yapmak isteyen her firma amacıyla her aşamada yardımcı olmaya hazır olduğunu vurgulayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:
“Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi 11 yıllık süreç arasında çok önemli imtihanlardan geçti. Tüm bu imtihanlardan başarıyla çıktı. Disiplin sayesinde, aldığımız ciddi tedbirler sayesinde, gerçekleştirdiğimiz Binasal reformlar sayesinde ekonomiyi çok sağlam temellere oturttuk ve onlarla buluşturduk. Ulusal ve küresel dalgalanmalara karşı dayanıklı, dirençli bir ekonomik Binamız var. Göreve geldiğimizde Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı, şu anda Merkez Bankamızın döviz rezervi son gelişmelerdeki 136 milyar dolara kadar çıkmıştı, şu anda 133 milyar dolar. Ülke arasında ve dışında istikrar, huzur, Güven ortamını muhafaza ederek, bunu daha da güçlendirerek ekonomini zeminini daha da güçlendiriyoruz.
Ekonomi kadar demokratikleşme alanında attığımız adımların da Türkiye Cumhuriyeti’yi farklı bir boyuta taşıdığını özellikle vurgulamak isterim. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti çalkantılı bir coğrafyada istikrar ve Güven adası olarak yükselişini sürdürüyor. Demokratik standartlarımız her gün daha ileri seviyelere ilerliyor. Demokratikleşmenin önündeki engelleri cesaretle kaldırıyor, bu alanda da reformlarımızı kararlılıkla Binayoruz. Halkının yüzde 99’u Müslüman bir ülke olarak, bölgede çok önemli bir deneyimi gerçekleştiriyor, çok önemli bir sınavı başarıyla geçiyoruz. Bu noktada dış politikanın da çok önemli olduğunu biliyoruz. Gerek demokratikleşme amacıyla gerek güçlü bir ekonomi amacıyla aktif bir dış politikanın gerekli olduğuna, önemli olduğuna inanıyor, içeride olduğu kadar bölgemizde de dünyada da istikrar ve güveni en güçlü halde savunuyoruz.”
“Afganistan, Irak, Filistin, Suriye gibi ülkelerdeki krizlere bakışımız tamamen barış Gayelıdır”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dış politikada temel ilkelerinin daima “küresel vicdan ve adalet” olduğuna işaret ederek, bu ilkeleri de en zor şartlarda dahi savunmayı sürdürdüklerini söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti olarak, dünyada hiçbir krize çıkar odaklı bakmadıklarını söyleyen Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi mirasının bir gereği olarak bölgesel ve küresel meselelere insani ve vicdani sorumlulukla yaklaştığını açıkladı. Erdoğan, “Afganistan, Irak, Filistin, Suriye gibi ülkelerdeki krizlere bakışımız tamamen barış Gayelıdır. İnsani duygulardan hareket etmekteyiz. Öte yandan Somali gibi yoksulluğun artık dayanılmaz boyutlara ulaştığı ülkelerde farklı kriterlerle ‘buralardan ne Fayda sağlayacağız’ gibi gayri insani bir yaklaşımla değil, adaleti tesis etme yaklaşımıyla eğiliyor ve çözüm arayışlarını sürdürüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
“Terörün bildiğiniz gibi dini yoktur, milleti yoktur”
Uluslararası terör meselesine özellikle değinmek istediğini ve uzun yıllar terör sorunuyla meşgul bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nin çok sayıda insanını ve önemli miktarda kaynağını kaybettiğini söyleyen Erdoğan, şunları söyledi:
“Terörün bildiğiniz gibi dini yoktur, milleti yoktur. Terör her şeyden önce bir kez katliamlarla beslenen bir anlayışın ta kendisidir. Bilhassa insanlığın vicdanında ve adalet duygusunda ne büyük yaralar açtığını acı tecrübelerle öğrendik. Ülkemizin maruz kaldığı terör sorunu içeriden ziyade dışarıdan ülkemize yöneldi. Yani uluslararası bir boyuta sahip, şu anda da halen böyle. Terör örgütü komşu bir ülkede, Irak’ta oradaki güvensizlik ve istikrarsızlık ortamından istifade etti. Ne yazık ki Batılı dostlar da buna çanak tuttular. Bunu da çok açıkça ifade edeyim.
Bunun ötesinde üzülerek ifade ediyorum, terör örgütü birçok diğer ülkeden de yardım buldu, müsamaha gördü, kendisine elverişli Faaliyet zeminleri elde etti. Defalarca uyarmamıza Rağmen, defalarca belgeleriyle ispat etmemize Rağmen, maalesef ülkemize yönelik teröre karşı uluslararası anlamda tatmin edici bir tepki göremedik. Amerika Birleşik Devletleri’nde, İspanya’da, Londra’da meydana gelen terör eylemleri, terörün korkunç yüzünü ortaya çıkardı, terör karşısında uluslararası dayanışmanın kaçınılmaz olduğunu ispat etti. Biz, sadece Türkiye Cumhuriyeti’de değil bölgemizdeki ülkelerde de terörün yıkıcı etkisini gördük. Terörün bir ülkeyi bir halkı nasıl tükettiğini, nasıl çürüttüğünü bizzat oralarda müşahede ettik. Terör şu anda dünyamızın en önemli ve en acil çözüm bekleyen sorunlarından bir tanesidir.”
Terörün, bireysel ya da Küçük grupların terörü olarak ele alınmasının yanlış bir tespit olacağını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Artık dünyada devlet terörünün de hakim olduğunu çok açık, net görüyoruz ki bunun bir tanesi şu anda yanıbaşımızda Suriye’de. Suriye’de devlet terörü esmektedir. İşte 3 yıla yakın bir zamandır, adeta bir soykırım olarak devam eden, 130 bin insanın konvansiyonel silahlarla öldürüldüğü Suriye’ye artık dünyanın bu kadar duyarsız kalmasını anlamak mümkün değildir. Kimyasal silahlarla öldürülmüş bin 500 kişinin hesabını yapan dünya, ne yazık ki 130 bin insanın konvansiyonel silahlarla öldürülmesini göz ardı etmektedir. Şu anda ülkemde 700 bin Suriyeli vardır, sığınmacı olarak ülkeme sığınmıştır ve bunların 200 bini çadır ve konteyner kentlerde kalmaktadır, 500 bini değişik şehirlerde kalmaktadır ve bunlarla ilgili olarak Birleşmiş Milletler’in dahi gerekli desteği vermediğini burada açıkça ifade ediyorum.”
Japonya’nın konuyla ilgili duyarlılığına teşekkür ettiğini belirten Erdoğan, şunları belirtti:
“Lakin biz açık kapı politikasıyla hala Suriyeli dostlarımıza, kardeşlerimize kapımızı açık tutuyoruz. Bunu defalarca ifade ettim, Tokyo’da terörle ilgili şu ifadeyi bir kez daha ortaya koymak istiyorum, ‘Benim teröristim iyidir, senin teröristin Fenadür’ biçiminde bir anlayışı biz asla kabul etmeyiz. Terörü küresel bir tehdit haline getiren esasında işte böyle bir aymazlıktır. Terörün, terör örgütlerin başındaki sıfatların hiçbir anlamı yoktur. Terörün başına bir dinin, bir mezhebin, bir etnik kökenin isminin getirilmesi teröre farklı boyut kazandırmaz. Esasında özellikle inançların terör kavramıyla yan yana gelmesi su ile ateşin kucaklaşması kadar imkansızdır.
Terör bir insanlık suçudur. İnsana, insan hayatına, insan canına kasteden her girişim Fenadür. Bunun hiçbir halde istisnası yoktur. İslami terör diye, Hristiyan terör diye, Budist terör diye, Musevi terör diye bir şey olmaz. Zira Tüm bu dinler insan hayatını kutsal görüyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak terörün acısını yıllarca yaşamış, teröre çok ağır bedeller ödemiş bir ülke olarak başındaki sıfata bakmadan, hiç aldırmadan terörü bir insanlık suçu olarak görürüz ve terörle mücadelede samimi kararlı bir tavır sergileriz. Bu konuda en Küçük bir taviz göstermeyiz, gösteremeyiz. Dün olduğu gibi bugün de yarın da teröre karşı mücadele vermeye, terörle mücadele amacıyla gerekli uluslararası duyarlılığa çağrı yapmaya devam edeceğiz. İnsanlığın geleceğinin, dünyamızın geleceğinin Japonya’dan Amerika’ya kadar Tüm dünyada teröre karşı samimi ve kararlı mücadeleden geçtiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Sermaye küreselleşirken, ticaret küreselleşirken, dünya küresel bir köye dönüşürken terörle mücadele de mutlaka küreselleşmelidir.”
Japonya’nın kadim bir dostu olarak Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerinin daha da gelişmesi ve yoğunlaşması amacıyla çabalarını sürdüreceklerini anlatan Erdoğan, gerçekleştirilecek temasların iki ülke arasında yeni bir süreci başlatmasını gönülden arzu ettiğini açıkladı.
Erdoğan, konuşmasının sonunda misafirperverliklerinden ötürü teşekkürlerini iletti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “İnşallah Cenevre 2’de başarılı bir Sonuç alınır ve Suriye’de Beşar’sız bir dönemin başlaması amacıyla bir adım atılır. Eğer 130 bin insanın katili durumunda bulunan bir insanın başında olduğu bir Suriye düşünülecek olursa Suriye’de bu durum bitmez aynen bu süreç devam eder. Çünkü oradaki halk artık kendi iradesine saygı duyacak bir idare istiyor” dedi.
Nikkei gazetesinin ev sahipliğinde düzenlenen konferansta konuşan Erdoğan, daha sonra katılımcıların sorularını yanıtladı.
Japonya ile Türkiye Cumhuriyeti arasında atılan 22 milyar dolarlık nükleer enerji santral teşebbüsünün, iki ülke arasında birçok alanda kurulacak işbirliklerine de sirayet edeceğine inandığını söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuya ilişkin ön adımların atıldığını, bu ziyaretinde detayların ele alınacağını ve ortalama 7 yıl sürmesi düşünülen inşaat çalışmaları sırasında Türk mühendislerinin Japonya’da eğitimler göreceğini, inşaatta yer alan Türk ve Japon firmalarının da aralarındaki işbirliğini geliştirerek, üçüncü ülkelerde ortak çalışmalar yapabileceklerini kaydetti.
Erdoğan, iki ülkenin Türkiye Cumhuriyeti’de Körfez geçişi olarak ifade edilen ve dünyanın ilk 5 asma köprüsü içerisinde yer alacağını belirttiği bir projeyi de birlikte sürdürdüğüne işaret ederek, Çanakkale’de düşünülen köprü amacıyla de birlikte adımlar atılabileceğini açıkladı.
Türkiye Cumhuriyeti ve Japonya arasındaki ticarette arzu edilen noktada bulunmadıklarını, ortalama 4 milyar dolar gibi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin aleyhine bir ticaret hacminin söz konusu olduğunu ifade eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu rakamın artırılması amacıyla Japonya’ya tarım ürünleri ihracatının gerçekleştirilebileceğini, bu sağlandığında ticaret hacminin süratle 10 milyar dolara ulaşabileceğini söyledi.
Japonya ile otomotiv sektöründe müşterek adımlar atmanın da imkanlar dahilinde olduğunu vurgulayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ziyaretinde çok sayıda işadamının da kendisine eşlik ettiğini, iş imkanlarını Japon muhataplarıyla görüşeceklerini söyledi.
Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
Erdoğan, Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nin kurulmasını hedeflediklerini, 2023 yılında buradan mezun bulunan öğrencileri görmek istediğini belirterek, “Bunun ilk imzaları atıldı, bu ziyarette bunu daha da olgunlaştıracağız. İstanbul’da bu üniversite amacıyla güzel bir yer tahsis etmiş bulunuyoruz, bununla ilgili adımlarımızı atıyoruz. Uluslararası bazda Türk-Japon üniversitesini kurmak her iki ülke amacıyla anlamlı olacaktır. Bu üniversitenin eserleriyle de Türkiye Cumhuriyeti de zenginleşecektir” diye söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin cari açığına ilişkin bir soru üzerine de cari açığı şu Ana kadar Türkiye Cumhuriyeti ekonomisini tedirgin edecek noktaya getirmediklerini, yatırımları sağlıklı sürdürdüklerini anlattı. Cari açığın Türkiye Cumhuriyeti’nin doğalgaz, petrol gibi enerji tüketiminden kaynaklandığını ve bunun da sübvanse edilebildiğini kaydeden Erdoğan, “Bu alandaki açığı, gerek hidroelektrik gerek termik gerekse yenilenebilir enerjiyle meşgul halde kapatır hale geliyoruz. 3-5 yıl arasında cari açık tamamıyla Türkiye Cumhuriyeti amacıyla bir tehlike olmaktan çıkacaktır, şu Ana kadar bizi ciddi manada tehdit edememiştir, ekonomik krizlere Rağmen” değerlendirmesinde bulundu.
“Avrupa Birliği üyesi ülkeler, bizi anlayamadıkları amacıyla çok dertliyiz”
Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği (Avrupa Birliği) üyeliğine ilişkin bir soru üzerine de Erdoğan, “Avrupa Birliği üyesi ülkeler, bizi anlayamadıkları amacıyla çok dertliyiz. Avrupa Birliği ülkelerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin 5 milyonu aşkın vatandaşı var, biz fiilen Avrupa Birliği’ye girmiş ülkeyiz, ama işin yasal prosedürünü tamamlamış değiliz” dedi.
Avrupa Birliği’nin, Türkiye Cumhuriyeti’ye karşı ikircikli tavır arasında olduğunu, 1963 yılında birliğe giriş amacıyla başvuru yapan Türkiye Cumhuriyeti’yi 50 yıldır oyaladıklarını ifade eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hiçbir ülkeye böyle bir oyalama taktiğinin uygulanmadığını söyledi. Binalan tavrın Türkiye Cumhuriyeti’den kaynaklanmadığını, şu anda 28 Avrupa Birliği ülkesi arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin standartlarını yakalayamamış ülkeler bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan “Buna Rağmen Türkiye Cumhuriyeti alınmamakta. Biz, niye alınmadığımızın farkındayız, biliyoruz ama bunu dillendirmek istemiyoruz. Şunu söylüyoruz; ‘almayacaksanız açıklayın’. Lakin onlar bizim böyle bir kararı vermemizi bekliyorlar” yorumunda bulundu.
Erdoğan, ocak ayının sonunda Avrupa Birliği’ye ziyareti olacağını ve temaslarında bu konuyu gündeme getireceğini anlatarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği üyesi ülkelere ekonominin iyi olduğu dönemlerde 50 milyar doları aşkın ihracatı olduğunu, küresel ekonomik kriz nedeniyle bu rakamın 35 milyar dolara düştüğünü ve bunun Tekrar toparlanabileceğini söyledi.
Türk işadamlarının dünyanın en ücra köşelerine kadar giderek ticaret yaptığını, şu Ana kadar Türkiye Cumhuriyeti firmalarının ulaşamadığı sadece isimleri dahi duyulmamış 2 ülke bulunduğunu söyleyen Erdoğan, “Ticaret konusunda Japonya’dan geride değiliz, takip ediyoruz, ama şu anda 4 milyar dolar bulunan Japonya ile ticaret hacmini artırmamız lazım. değerli dostum Abe ile bunu konuşacağız, dayanışma içerisinde, Arkadaş olarak bunları aşacağımıza inanıyorum. Atacağımız bu adımlarla, birbirimizden kazan-kazan esasına göre güç alarak, geleceğe yürüyeceğiz” ifadesini kullandı.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesel veya küresel güç olma gibi bir hedefi yok”
Bir soru üzerine, “Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesel veya küresel güç olma gibi bir hedefi yok” karşılığını veren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Türkiye Cumhuriyeti sadece üzerine düşen görevi yapmak suretiyle gerek bölgede gerekse uluslararası camiada bir yere oturtuluyor. bulunan budur, olması gereken de budur. Diğeri ise bir hırs diye tanımlanır ki hırs daima tehlikelidir. Ötürüsıyla bizim böyle bir hırsımız yok. Biz bölgede, bize ne gibi bir görev düşüyor… Şimdi Suriye’de 130 bin insan öldürülürken herhalde 911 kilometre sınırı bulunan bir Türkiye Cumhuriyeti’nin buna sessiz kalmasını kimse düşünemez. Burada çocuk, kadın, yaşlı öldürülürken hatta son zamanda varil bombalarıyla öldürülürken buna sessiz kalmamız düşünülemez. Bizim yaptığımız budur. Aynı şey Filistin amacıyla geçerli, aynı şey Irak amacıyla geçerli, aynı şey Libya amacıyla geçerlidir, aynı şey Tunus amacıyla geçerli, aynı şey Mısır amacıyla geçerli, aynı şey öbür tarafta Yemen amacıyla geçerlidir. Yani 10 binlerce kilometre uzaklıktan gelenlerin bu tür şeylere müdahale etmesi normal karşılanıyor da yanıbaşında bu tür olayların olduğu ülke buna sessiz kalabilir mi?”
Saddam döneminde de bir milyonu aşkın Iraklının Türkiye Cumhuriyeti’ye sığındığını hatırlatan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu tür ev sahipliklerini ilk defa yapmadığını söyledi. Erdoğan, Filistin’de adil olmayan bir sürecin söz konusu olduğunu ve işgallerin acımasız bir halde devam ettiğini bildirerek, “Tüm bunlar karşısında Türkiye Cumhuriyeti çağrı edilmektedir. Şu anda Suriye’nin dostları grubunda, Irak’ın dostları grubunda hepsinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bir yeri, bir konumu vardır” dedi.
“İnşallah Cenevre 2’de Suriye’de Beşar’sız bir dönemin başlaması amacıyla bir adım atılır”
Cenevre 1’de Binalan çalışmalarda belirli hatalar olduğunu ve Cenevre 2’de bu hataların olmamasını temenni ettiklerini belirten Erdoğan, Cenevre 2’ye Japonya’nın katılacak olmasının kendilerini mutlu ettiğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“İnşallah Cenevre 2’de başarılı bir Sonuç alınır ve Suriye’de Beşar’sız bir dönemin başlaması amacıyla bir adım atılır. Eğer 130 bin insanın katili durumunda bulunan bir insanın başında olduğu bir Suriye düşünülecek olursa Suriye’de bu durum bitmez aynen bu süreç devam eder. Çünkü oradaki halk artık kendi iradesine saygı duyacak bir idare istiyor. Eğer demokrasi diyorsak, salonda ben şu anda karşımda büyükelçileri görüyorum, değişik ülkelerin büyükelçilerini görüyorum, eğer demokrasiye saygımız varsa, demokrasiye inanıyorsak, eğer demokrasiyi egemen kılmak amacıyla bir mücadele vereceksek, atılması gereken adım halkın milli iradesine saygı duymaktır. Bunu başarmamız lazım.
Halkın milli iradesine değil de dünyadaki egemen güçlerin tayin ettiği istikamette bir karar almaya evet diyeceksek o zaman kimse kalkıp da lütfen, ‘ben de demokratım’ demesin. Ya totalitersin ya otokratiksin, böyle bir yerde konumlanmışsın ve Saklı demokratsın, böyle bir şey olmaz. Öncelikle bunu başarmamız lazım ve samimi olmamız lazım. Siyaseti samimiyet düzleminde götürmemiz lazım. Eğer bunu böyle götürürsek inanıyorum ki o zaman Ortadoğu da burada kendisi amacıyla aydınlık yarınları görecektir. Kuzey Afrika aynı halde bunu görecektir. Ama kimse petrolün hesabını yapmasın, eğer petrolün hesabını yapacak olursak o zaman biz oralara iyi niyet elçisi olarak gidemeyiz ve oralara da hakikaten onların bağımsızlık mücadelesine yardımcı olmak gibi bir anlayışı taşıyamayız.”
Kaynak: Haber7