-
Yazarlarımız

BENIM DÜNYAMDAKI “KARAMAN” – Arife Beyhan

Her yaz geldiğinde yüreğimde bir sızı duyarım; memleketim de memleketim! Bu yazımda sizlere memleketimden, eşimin, annemin, babamın doğup büyüdükleri şehirden, Karaman’dan bahsetmek geldi içimden. Gurbetçi bir Karamanlı olarak, gözümden Karaman izlenimlerini gelin birlikte okuyalım, dinleyelim.

Sabahın saat 05.00’i, gün yeni yeni aydınlanmaya başlıyordu. Temmuz ayının başı olmasına rağmen hava çok soğuktu. Annem ve babam her tatile çıkışta yaptıkları gibi doldurmuşlar arabayı. Ve biz 5 kardeştik, 3 kapılı Opel Record marka aracımızın arka koltuklarına sıkışmıştık. Hava soğuk olmasına rağmen üşümüyorduk çünkü birbirimizi ısıtıyorduk. Dile kolay 3500 km yol gidecektik. Yolculuk boyunca hayalimiz, bir an önce Karaman’a varmak, ailemize, evimize kavuşmaktı. Lakin meşakatli bir yolculuktu, yolumuz çok uzundu. Almanya, Avusturya, Yugoslavya, Bulgaristan ve nihayetinde çilekeş yolları bitirdikten sonra, Türkiye’mize kavuşmak vardı. Yollar da yollar! Stresi, sevinci, korkuyu, hasreti, ümidi, bütün bu duyguları yaşadığımız yolculuklar, gerçekten anlatılamaz yaşamak gerekir. Ve yolculuğa başladığımızdan bu yana bizi en çok da annemi mutlu eden sahne ile karşı karşıyaydık. Evet, o al kırmızı, ay yıldızlı şanlı bayrağımızın dalgalandığı sınır kapımız. Annem ağlayarak; “Memleketim benim, kokusu bile güzel” dedi ve heyecanla “kalkın çocuklar, Türkiyemize geldik, camdan manzarayı seyredin” dedi. Oysaki benim çocuk dünyamda Türkiye Karaman’a eşitti. Ve benim için yol daha uzundu.

13 saat süren yolculuktan sonra kalbim hızla atmaya başlamıştı. Dikdörtgen mavi fon üzerinde beyaz yazılarla “KARAMAN” levhası gözükmeye başlamıştı. Plakalarda okuduğumuz rakam 70… Benim gözümde Türkiye burasıydı işte. Babam gaz pedalına daha mı fazla basıyordu? 2 yıldır görmediği ailesini çok mu özlemişti acaba? Şaşkınlıkla sağa sola bakarken, birden heykel bir koyun gördük otogarın önünde. Ve annem “Karaman’ın koyunu, sonra çıkar oyunu” demişti. Koyunun da nasıl oyunu çıkarmış demiştim. Meğer bir hikâyesi varmış bu atasözünün. Karaman’ın Moğollar tarafından istila edilmeye gelindiğini haber alan Karamanlılar canını ve malını kurtarmak endişesine düşer. Halk koyunların başlarına yanan meşaleler takar ve kaleden dışarıya salarlar. Kaleyi sarmış bulunan Moğol askerleri, koyunları, bir ordunun kendilerine saldırmak üzere bulunduğunu zannederler ve kuşatmayı bırakırlar. Bu meşalelerin bir koyun sürüsü olduğunu, iş işten geçtikten sonra anlarlar ve “Karaman’ın koyunusu sonra çıkar oyunu” derler.

Ve 11.yy’in sonlarından kalan o kale gözükmekteydi. Eşimin birçok anısı olan kale duvarları… Heyecan daha da yükseldi çünkü İmaret Camii’nin oraya yaklaşmıştık ve ne tuhaftır ki, minaresinde her geldiğimizde iki leylek bulunurdu. Halen ordalardı, birinin adını “napan” diğerini de “nörün” koymuştum. Zira bu sözleri Karaman’da duymamak mümkün değil. Evimize metreler kalmıştı. Babam kornaya basıyordu ve inanın sevinçten ağlıyorduk. Anneannem, dedem, babamın dedesi, babaannesi ve tüm akrabalarımız koşarak bizleri karşılamaya geldiler. Burnumun derinliklerinde Karaman kokusu vardı onları kucakladığımda…

Ne çok özlemişim seni Karamanım. Tarihi ve kültürel zenginliğiyle Larendem (Karaman’ın eski ismi). Kalesiyle, Aktekke Camisiyle (Mevlana’nın annesinin mezarının bulunduğu camii), Nuh Pasa Camisi, Dikbasan Camisi, medreseleri, çeşmeleri, hamamları ile tarih kokan şehir. Yunus Emre, ünlü denizci Piri Reis, Kazım Karabekir, Mevlana, Karamanoğlu Mehmet Bey, Muammer Baran ve isimlerini saymakla bitiremeyeceğim bir çok büyük insan yetişmiş bu topraklarda. Hatta Atatürk’ün dedelerinin Karaman Taşkale’den göç ettikleri de belirtilmektedir.

Aksam, anneannemin küçük toprak evinde 30 kişiyi aşkın geniş ailemizle yer sofrasında yemek yeme zamanı. Yemeğe girmişken de, Karaman’ın yöresel lezzetlerini saymadan edemeyeceğim “Karnim aç, Karaman’a kaç.” O soğuk kış akşamlarının vazgeçilmezidir Arabaşı Çorbası. Yanında ekmek değil de özel hamuruyla yenen tavuklu, hindi etli çorba. İkindin bayanların muhabbetine muhabbet katan batırık. (İnce bulgur-düğürcük, tahin, domates salçası veya kurusu ve birçok baharatla yapılan bir çeşit sulu soğuk salata ve köfte halinde yenen bir öğle yemeği) Etli ekmek (lahmacun der bazı yöreler), et kebabı yemeği, unlu topalak ( un ve ince bulgurdan yapılan bir çeşit sulu köfte yemeği), kabak mücveri, erişte pilavı, mayalı (bazlama) Karaman’ın Karamanlının damak tadıdır. Karnimiz doymuştu, artık geç bile olsa, Karaman’ı gezmek vardı sırada…

Cümbür cemaat toplanıp, hep birlikte, İstasyon Caddesini ve İsmet Paşa Caddesini gezip çekirdek çitleyerek hasret giderdik birbirimizle. Dondurma, olmazsa olmazı o gezinin, usta herkese bir dondurma lütfen…

Çocukluğumdan kalan bir kaç manzara bunlar, anlatmaya başlasam hepsini inanın sayfalar yetmez. Bugün ise oraya gittiğimde başka duygular içerisindeyim zira artık bir çocuk olarak değil de bir anne, bir Avrupalı gelin olarak gidiyorum. Ama Karaman benim için ayni duygularla kalbimin bir yerindedir.

Gelin, size bugün Karaman’a gittiğinizde, gezebileceğiniz güzel mekânları sayıyım: Karaman Kalesi, Gökçe Çamlığı, Gödet Barajı, Aktekke, Yunus Emre ve birçok tarihi cami, Hatuniye Medresesi, Manazan Mağaraları, Taşkale Tahıl ambarları, Tartan Evi, İncesu Mağarası, Göksu Şelalesi, Çeşmeli Kilise, Kuğulu park ve bir çok yer daha. İnanın bu tarihi zengin olan şehri gezdiğinizde çok bambaşka duygular içerisinde olacaksınız…

Karaman sözcüklere ve sözlüklere sığmayacak kadar büyük ve anlamlı bir yerdir benim gönlümde. Benim dünyamda kısaca “KARAMAN” böyle… Hepinizi KARAMAN’A bekleriz… Saygılarımla

Arife BEYHAN

Arife BEYHAN

1979 yılında Liège'de doğdu ve 5 kız çocuklu Karamanlı bir ailenin 3’üncü kızıdır. Evli ve iki çocuk annesidir. Fransızca, İngilizce ve flamanca bilmektedir ve bir mağazada satış müdürüdür.

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu