-
Uncategorized

Çin’in yeni çocuk politikası: Uç olursa suç olur!

Çin nomenklaturası yıllardır uygulanmakta olan tek çocuk politikasını gevşetme kararı aldı. Azınlıkların, ikiz doğumların ve kırsal kesimin muaf olduğu ve bugüne kadar yüz milyonlarca doğumu engelleyen
politika
ilk günden beri birçok konotatif anlamı ve tartışmayı da beraberinde getirdi. Peki, herhangi bir akademik tahlil ve terkibe girmeden dahi Çin halkının tek çocuk politikası karşısında homojen ve lakayt kalmayışına sebep olan dinamik neydi?
İnsanın değer yargıları ekseriyetle dimağındaki zıtlıklardan doğar. Çin üzerine incelediğimiz bu vakada ve diğer çoğu meselede nitelik kavrayışının mana köklerine nispet edilerek oluştuğunu görürüz. Tek çocuk politikasının polemik oluşturması, manası ve kanunları bambaşka bir
dünya
olan kadim Çin düşüncesinden bir
haber
olarak durmaktadır. Geleneksel Çin düşüncesinde (duo zu duo fu) fikri mevcuttur. “Ne kadar evlat, o kadar bereket” manasına gelen bu kanaat neslin çoğalmasına taraftardır. Aynı şekilde (ren ding xing wang) gibi deyişler kalabalık ailelerin bereket ve mutluluk kaynağı olduğunu öğütler.
Her millet tabiatta cari olan normatif kaidelerin
ekonomi
, politika ve sosyoloji gibi disiplinlere sirayetini keşfedip bunlara uygun hareket etmek ister. 1960’lara kadar Mao Zedong, ülkenin kalkınması için çocuk sayısının mümkün mertebe fazla olması gerektiğine inanıyordu. 1970’lerde iki çocuğa kadar çekilen sınır, kıtlık, ekolojik sorunlar, sağlık hizmetleri ve doğal kaynaklardaki sınırlılık gibi rasyonel kaygılar yüzünden 1977-79 yılları arasında tek çocuk politikasına dönüştü. Bu prensip, salgın hastalıklar, varoş kültürü, yetersiz sosyal hizmetler gibi aşırı nüfusluluk problemlerinin belli bir seviyeye kadar önüne geçmekle beraber Çin’e has birtakım sosyolojik kavramlar doğurdu.
Çin’de, özellikle eğitim seviyesinin düşük olduğu kırsal kesimlerde, erkek çocukların kızlara rüçhaniyetini savunan ‘zhong nan qing nu’ düşüncesi halen mevcuttur. Bu tarihsel yanılgı, kotayı erkek evlat ile doldurmayı arzu eden ailelerde zorunlu kürtajı, kayıtdışı nüfusu ve kız çocuklarının katledilme oranını da arttırdı. Kırsalda bu durumun önüne geçmek adına ilk çocukları kız olan ailelere ikinci çocuk için başvuru yolları açılmıştır. Yeniden çocuk sahibi olmaları zor olan ortayaş üstü ebeveynin erken yaşta tek çocuklarını kaybetmesi, ‘shi du zhe’ denilen ve bir ömür yalnızlık psikozu içerisinde yaşayan ailelerin trajedisini oluşturdu. Çin’deki ata kültünün bir yansıması olan ‘yang er fang lao’ geleneğinin bir uzantısı olarak anne-babasının bakım sorumluluğunu üzerinde hisseden tek çocuklar evcimen hale geldi. Toplumsal baskı yüzünden istenmeyen çocuklar ise yetimhaneleri doldurdu. Ayrıca sosyal hayatta gün geçtikçe artan ferdiyetçilik ve ‘küçük imparator’ sendromu ile tek çocukların üzerinde yoğunlaşan aşırı ilgi arasında, mutlak olmasa da, şartlı bir sebep-sonuç ilişkisi bulunmaktadır.
Yeni düzenlemeler anne veya babanın tek çocuk olması halinde ikinci çocuğa izin vermektedir. 1987’den bu yana lokal hükümetlerin ‘pratik’ maslahat gözeterek ikinci çocuğa izin verme inisiyatifi söz konusudur. Bununla beraber tek çocuk politikasının etrafından dolanma yöntemlerine sıklıkla müracaat edilir. Devlet memurları ve askerler gibi resmi yetkililer hariç ekonomik durumu iyi olan aileler gelir düzeyleri ile doğru orantılı olan cezaları ödeyerek daha fazla çocuk sahibi olabilmektedir. Hong Kong gibi istisnai özel idare bölgeleri başta olmak üzere, Kuzey Mariana Adaları ve diğer birçok ülkeye ‘doğum seyahatleri’ yapılmaktadır.
Artık kalabalık bir aile kurmanın bereket vesilesi olduğuna dair tevarüs edilmiş ananevi değerlerin tesiri zayıflamış vaziyettedir. Neo-liberalist iktisadi rekabet anlayışı karşısında cinsiyetçi Konfüçyanist bakiye giderek azalmıştır. 2011 yılında bir grup akademisyenle Çin’in iç bölgelerinde yürüttüğümüz araştırma projesi esnasında orta tabakadan birçok ailenin olası ekonomik külfetten dolayı daha fazla çocuk istemediğini gördüm. Buradan tek çocuk politikasındaki gevşeme ile gelecek nüfus artışının makul bir seviyede gerçekleşeceği sonucuna varabiliriz.
Türkiye’nin titizlikle incelemesi gerektiği sürekli gelişen inovasyon ve üretim modelleriyle Çin, daha kalabalık bir nüfusu besleyebilecek ve hızlı nüfus artışının vartalarına mukavemet edebilecek bir konuma gelmektedir. Dahası, yaşadığımız çağda sözünü dinletmek isteyen her sistem gibi Çin’in de demokrasi ve insan hakları gibi kaftanlara bürünmesi gerekir. Nitekim sistemleştirilmeye karşı direnen insan mizacı çocuk yapılmasının amiyane teşviki veya tahditi gibi toplum mühendisliği söylemlerini reddeder. Çin ise son dönemlerde ve özellikle Xi Jinping ve Li Keqiang’ın görev süresi boyunca, zamanın ruhunu yakalamak ve sosyo-politik müesseseleri bu ruhu muhafaza edecek şekilde kurulmuş olan bir toplumu meydana getirmek için samimi bir süreç içerisine girmiştir. Tek çocuk politikasındaki sürüncemeli revizyon, bir açıdan, işte böyle bir çabanın ürünüdür.
* Fudan Üniversitesi Hukuk Fakültesia

Editör

Aktif Haber Belçika (www.aktif.be) Aktif Media öncülüğünde 2012 yılında, Türkçe ve Türk Kültürüne katkı sağlamak amacıyla Belçika'nın Başkenti Brüksel'de kurulmuştur. Tecrübe yıllarının ardından bugün yayın kuruluşumuz, Belçika'nın yanı sıra Avrupa'da yaşayan milyonlarca vatandaşımıza her ay yayınlarını ulaştırarak, gündemi takip ediyor.

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu