Peygamber’e Mektup

Ey Sevgiler Sevgilisi; Habibullah, Resûlullah, naz makamının Efendisi. Seni bize bildiren Rabb’ime binlerce şükürler olsun… Ne büyük bir şeref Seni bilmek… Ey kendisine yollanan bütün selamları duyan, kabul eden aşkımın tahtına oturan Sevgili… Günahlarıyla Seni üzen, Sana layıkıyla ümmet olamayan, Sana hasret çekmeyi unutan bu aciz kul , Sana bir mektup yazmak arzusu ile yanıyor. Eğer şu ufak namemi kabul edersen Sana bu satırlardan seslenmek istiyorum… Affet ya Resullullah, affet gönlümün Sultan’ı, gözlerimin Nur’u… Sana ümmet olmak için sevmek yeterse eğer, işte ben sevdim, seviyorum ve tabii ki ömrümün sonuna kadar da seveceğim. Nasıl sevmem? Vücudumdaki dolaşan bütün hücrelerimle seviyorum. Kimler sevmedi ki Seni ya Resullullah? İlk zevcen Hz. Hatice, son zevcen Hz. Ayşe, anam, babam Sana feda olsun diyen Hz. Ebubekir, Hz Bilal, ciğer parem dediğin Hz Fatıma ve daha sayamadığım niceleri… Nasıl sevmem Seni, Nasıl? Taif’te sana atılan taşlar bana atılsaydı ey Nebi! Ayağının tozu olaydım da o taşlar sana atılmasaydı. Ey uzayın ilk Fatihi, Miraç mucizesiyle fethetmiştin Sen Evren’i… Bu astronotlar Ay’a çıkabilirken, Sen Allah’a kadar ulaştın, Seni geçebilcek bir şahış daha yoktur uzay fatihliğinde… ey güllerin Efendisi… Beni, bu aciz kulunu, affedebilcek misin? İçim, en derin yerinden sızlıyor. Öyle ki, dile getirsem, kim bilir deli divane derler. Varsın kimse duymasın sesimi, ağlayışımı, hıçkırışımı… Bu hicranımı Sana ulaştırmak istiyorum ben… Fatih Sultan Mehmet Han’ın Sen’in için dediği gibi: Senin tenine değmeden gelen yağmuru istemem, meltemi istemem, Sana yanmayan yıldızı semalarda istemem. Bülbüller söyleyecekse seni söylesin, Senden okumayan bülbül olsa dinlemem. Özlemim sen olacaksan yansın yüreğim. Sılası Sen olmayan gurbeti istemem ,vatanı istemem! Sen’den gayri kül olursa kalbim,bu kalbi istemem. Sonu Sana çıkmayan yönü istemem, yolu istemem. Yunus Emre Sana olan özlemini şu dörtlük ile ne kadar da güzel dile getirmiş: Arayı arayı bulsam izini, İzinin tozuna sürsem yüzümü, Hak nasip eylese görsem yüzünü, Ya Muhammed canım arzular Seni… Senden önce Dünya karanlıktaydı, bütün Âlemler senin için yaratıldı. Sen gelmeden önce kız çocukları diri diri toprağa gömülürdü, bu vahşete dur dedin. Seninle insanlar kölelikten kurtulup özgürlüğüne kavuştu YARESULALLAH. Hep Seni örnek almaya çalıştık, çalışıyoruz, çalışacağız. Ne yalan ne yanlış yoktu senin dilinde, bu nedenledir ki güvenirliliğin ve doğruluğunla Muhammedü’l- Emin ismini aldın. Firdevs dedikleri tenin gül, nefesin reyhan kokardı. Çocukla çocuk olur, yaşlıyla yaşlı olurdun YA RESULULLAH ,şefaat eyle bizlere. O sıcak çöllerde bir bulut başında hep sana gölge eder, nereye gitsen seninle giderdi. Ey sevgili peygamberim Muhammed (SAV) sen öbür dünyada bizlere bulut ol, koru bizi. Sana indirilen kutsal kitabımız Kur’an, yüzyıllar geçmesine rağmen hala taptaze her an. Son kitabımızı her zaman bize rehber eyle, ey Nebiler Nebisi!
Ey Hira Dağı’nda Cebrail tarafından vahiy ile mucize yaşayan alemlerin Sultanı, « Ikra » « Oku » olarak gelen ilk vahiy ile Son Peygamber makamına layık olan gül yüzlü, bir bakışına kurban olduğum, ilk ezberlediğim isim, Muhammed Mustafa(s.a.v)… Bu aciz günahkâr kul, halini ancak bu satırlarla arz edebildi. Bu Resulullah aşığının, Seni gönül heybesinde gözyaşları olarak saklayanın namesini geri çevirme. Rabbim Senin şefaatinle günahlarımı affederse, Seninle Cennet’te Kevser Irmağı’ndan su içmek arzusu ile yanıyor şu ürkek yüreğim. Beni duy, beni anla ne olur ! Satırlarıma son verirken, beni, anamı, babamı, tüm yakınlarımı, sevdiklerimi ve bütün inananları Mahşer Günü’nde şemsiyen altında topla. Dilimdeki Salavat-ı Şerif ile bitirmek istiyorum bu mektubumu : “Allahumme salli âlâ seyyidina Muhammedi-ninnebiyyi ümmiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim.”
Arife hanımın kızına ait bir makaledir