“Sosyal medyadaki sen, sen değilsin”.

Sosyal medya hakkında kim bilir kaç yazı okudunuz?
Olumlu, olumsuz, eğitici, eleştirici belki de mizahi…
Uzun bir zaman aktif olarak kullandığım sosyal medyayı, bir süre uzaktan seyirci olarak izlemek istedim o “dünyayı”…
Bu izlenim sürecinde sanal alemin olumlu yanları olduğu gibi, olumsuz yanlarını da da görme fırsatım oldu.
Sosyal medya artık bir çoğumuzun vazgeçilmez dünyası oldu. Kiminin ailesi, kiminin dostu-ahbabı, kiminin işi, kiminin hayali yaşam tarzı.
Yanıbaşındaki insana zaman ayıramayanın, ayrılmazı…
Dediğim gibi vazgeçilmez dünyası.
Dolandırıcılık, zamparalık, hırsızlık mı dersiniz her şey mevcut. Aile başta olmak üzere tüm mahremiyetlerin ve değerlerin bozuk para gibi çok kolay harcanabildiği ucuz ve değersiz bir alem.
Olumlu yönleri de var dedim ya, hakkını yememek lazım.
Mesela reklamın en güzelini orda yapabilirsiniz.
Sahibi olmadığınız güzellikleri orda kolaylıkla sergileyebilirsiniz, bir iki efekt oldu bitti. Hele bir de koltuk, makam sevdanız varsa, oradan daha kullanışlı daha basit, ucuz bir ifşa aracı ve ortamı bulamazsınız.
Bir de bu dünyanın vazgeçilmez müdavimleri var.
Teşkilatların, partilerin, derneklerin, vakıfların, STK’ ların yönetici ve mensupları. Gerçekten bazen kendime soruyorum…, buraları temsil edecek şahsiyetleri atadıklarında sosyal medyada ki hesaplarını hiç mi incelemezler?
Toplumları temsil eden bu kurumlarda üst yönetimler tarafından sosyal medyaya dikkat etmelerini ve bu konuda uyarıldıklarını bildiğim halde, hiç bir şey yapmadıklarını görmek gerçekten üzücü…
Günlük ardı ardına en az 15 selfi, yenen her yemeğin (ni’metin) süslenmiş ve gösterişli masa fotoğrafları, Allah için niyaz edilmesi gereken ibadetlerin takipçileri tarafından bilinmesinin çabası, okunacak Fatiha’nın kalpten değil de gözle sosyal medyada okunması… Daha hangisini paylaşsam çabası içinde yanıp tutuşurken, huzurun saadetin olmadığı bir evde, yakaladığı saniyelik bir enstantane ile aile saadetinin yaşandığının sanılması…
O kadar acınacak paylaşımlar görüyorum ki; bunlardan biri de markalı giysi ve takıların gösterilme çabası…
Mesela, büyük bir markanın ismini kullanmak istediğinizde o marka sizi uzun süre araştırır. Acaba bu kişi markama zarar verecek mi? Marka için para önemlidir fakat paradan daha önemli olanı “MARKA DEĞERİ” dir. Aslında sen değersiz ve kalitesizsen o marka için hiç bir şey ifade etmediğin gibi paranın da değeri yoktur.
İzlenim şudur ki, paradan ve markadan daha önemli olan bir Davayı, Ümmeti, Ülküyü bir topluluğu temsil eden şahsiyetlerin bu ALEM’ deki düşmüş oldukları pozisyonlardan dolayı MARKA DEĞERİ’ ne vermiş oldukları zararlardır.
Eleştirdiğim bu dünyanın hatalarına düşen bir sosyal medya yerlisi olarak şöyle bitirmek istiyorum:
“Sosyal medyada ki sen, sen değilsin”…
Saygılarımla.
Arife BEYHAN
Belçika
21 Ocak 2018